Yaşamı Direnişle Örelim!

16 Mar 2020

Ekonomik kriz her yönüyle yaşamımızı kuşatırken, egemenler krizin faturasını emekçi halkın, gençliğin üstüne yükleyerek daha fazla yoksulluk ve daha fazla sefalet yaratıyorlar. Bu kuşatma altında, emekçi halk “yaşamak” için çalışmaya ve bunun sonucunda daha fazla sömürülmeye mahkum bırakılıyor. Ekonomik kriz ile derinleşen yoksulluk ve ağır sefalet koşulları içerisinde kitleler daha fazla umutsuzluğa ve karamsarlığa itilerek intihara sürükleniyor.

Halk gençliği de ekonomik krizin etkilerini birçok yönüyle hisseden geniş bir tabakayı oluşturuyor. Geleceğe dair umutsuzluğun, kendini gerçekleştirememenin etkisi altında gençliğin yarın ile ilişkisi giderek karamsarlık temelinde yükseliyor. İşsizliğin artışı, niteliksiz eğitim ve okullar geleceğe dair tabloyu ağırlaştırırken sistemi değiştirmeye dönük dinamiklerde ideolojik bir hegemonya ile törpüleniyor.. Düşünme ve harekete geçme konusunda en dinamik olan gençlik, umutsuzluğun ve karamsarlığın hakim olduğu yaşamlarında, durağanlaşmaya ve adım atamama durumuna getiriliyor. Geleceksizlik engeli karşılarında aşılamayacak bir duvar gibi duran öğrenciler ve gençler umutsuzluk sarmalında yaşamlarına son veriyor.

İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!

Geçtiğimiz günlerde beş gün içerisinde 5 kişi ekonomik krizin yarattığı sefalet koşulları nedeniyle yaşamına son verdi. Bu intiharlar arasında İstanbul Üniversitesi’nde öğrencileri arkadaşlarımız Sibel Ünli ve Hakan Taşdemir de bulunuyor. Gençliği de kuşatan intiharlara dikkat çekmek ve anma yapmak  isteyen öğrencilere polisin saldırdısı ve 9 öğrencinin gözaltına alışı bu meselenin ne kadar politik ve sistemle iç içe olduğunu göstermektedir.  İntiharlara karşı sesini duyurmak isteyenlere karşı gelişen azgınca polis saldırısı intiharlara karşı gelişen mücadeleyi ve direnci kırmaya dönüktür. Fakat bu saldırılar bizlere göstermektedir ki, krizin yaratıcısı olan egemenler fildişi kulelerinde göründükleri gibi rahat değildir. Kitleler bir araya geldiğinde, ve tepkilerini sisteme karşı örgütlendiklerinde nasıl kahredici olduklarını egemenler iyi bilmektedirler.

YARINI YARATANLAR OLALIM, İSYANI KUŞANALIM!

Her türlü politikadan, siyasetten uzaktan tutulan giderek apolitikleştirilen ve sorunlara duyarsız kılınan gençlik kendi sorunları karşısında dahi yabancılaştırılıyor. Fakat halk gençliği kendisini direkt etkileyen sorunlara karşı müdahalede ciddi bir potansiyel barındırmakta ve harekete geçmede yine en dinamik kesimi tariflemektedir. Dinamizmin açığa çıkmaması için egemenler çok yönlü bir idelojik kuşatma ile gençliği apolitikleştirme saldırısı geliştirmiştir. Denilebilir ki gençliği isyana sevk edecek tüm kanalları tıkayarak açığa çıkabilecek tepkiyi dizginlemek üzerinden konumlanmıştır. Faşizmin tüm bu kuşatmasına karşın esas görevimiz bu dinamiği ortaya çıkaracak ve bunu sisteme yöneltecek bir mücadele hattının oluşturulmasıdır. Bu bağlamda geleceği kuşatılan  ve intiharlar dayatılan halk gençliğine “Gelecek Biziz” diyerek geleceğin fethini işaret etmeli ve bunu örgütlü mücadele ile kalıcı kazanımlara dönüştirmeliyiz.

(Bir YDG okuru)

benzer haberler