Eğitimde Büyüyen Eşitsizlik Virüsün Değil Sistemin Eseridir

06 Ara 2020

Egemen sınıfların tüm gizleme çabalarına karşın koronavirüs salgını başta ülkemiz olmak üzere dünyanın dört bir yanında hız kesmeden yayılmaya devam ediyor. Her ne kadar burjuva medya özellikle virüse yakalanan zenginleri, devlet yöneticilerini vb. öne çıkararak, bu salgını insanlığın ortak sorunuymuş gibi sunarak sistemi aklamaya çalışsa da tüm verilerinde net bir şekilde gösterdiği üzere salgın esasta işçi ve emekçileri, geleceksiz bırakılan halk gençliğini vurmuş durumdadır. Zaten bir avuç sömürücü zenginin çıkarlarını esas alan mevcut sefalet düzeninde bir sorunun herkesin, tüm insanlığın sorunu olması mümkün değildir. Ezilen halk kitleleri açısından sorun teşkil eden birçok olgu, burjuvazi açısından daha da zenginleşmek ve arttırmak için bir fırsat olabilmektedir. Nitekim salgın sürecinde, devletlerin resmi verilerinin bile ortaya koyduğu üzere bir avuç zengin servetine servet katmış, sömürü çarklarını işçi sınıfı ve emekçileri daha fazla ezmek adına tahkim etmişlerdir. Buna karşın emekçiler ölmekte, işsiz kalmakta, açlığa mahkûm edilmekte, gençlik geleceksizleşmektedir. Pandemi sürecinde burjuva-feodal sistemin yaratmış olduğu sorunlar, eşitsizlikler egemenlerin krizin faturasını halkın omuzlarına yıkma çabası nedeniyle her alanda daha da derinleşti. Eşitsizliklerin ve sorunların daha da büyüdüğü alanlardan biri de kuşkusuz eğitim alanıdır.

“FIRSAT EŞİTLİĞİ” DEMOGOJİSİ PANDEMİ GERÇEKLİĞİNE TOSLADI

Burjuva-liberal kalemşörler başta coğrafyamız olmak üzere emperyalist-kapitalist sistemin parçası olan ülkelerde, insanlar arasında “fırsat eşitliği” olduğunu iddia ederler. “Fırsat eşitliğinin” kanıtı olarak da herkesin eğitime erişme hakkının olmasını gösterirler. Buna göre herkes okula gidebilir. Ve nihayetinde “yetenekleri ve kapasitesi” ölçüsünde bir meslek edinebilir. Böylece burjuva ideologlara göre insanların geleceğini belirleyen kişisel yetenek ve kapasitedir. Gerçekte ise en başta eğitimde ve hayatın her alanında eşitsizliğin hüküm sürdüğü bir sistemde “fırsat eşitliğinin” olduğunu savunmak koca bir yalandan ibarettir. Burjuva çocukları hiçbir geçim sıkıntısı çekmezken, bahsettikleri “nitelikli” eğitime istediği gibi ulaşırken, halk gençliği ise niteliksiz devlet okullarına mahkûm edilerek, çoğunlukla geçinmek için çalışmak zorunda kalırken, nasıl bir eşitlikten bahsedilebilir ki? Mevcut sistemde çocukların sosyal ve ekonomik konumu-geleceği ailelerinin ekonomik konumuna bağlıdır. Sistem burjuva çocuklarına her türlü olanağı sağlayarak, zenginlik içerisinde bir gelecek sunarken, işçi ve emekçi halk çocuklarına, sunulan ise sefalet ve yoksulluk içinde bir gelecektir.

EĞİTİME ULAŞMADA DERİNLEŞEN EŞİTSİZLİK

Pandemi sürecinde eğitimdeki bu eşitsizliğin ve geleceksizliğin daha da derinleştiği açıktır. Pandeminin başından itibaren AVM’leri, fabrikaları kapatmayan devletin yaptığı ilk iş okulları kapatmak oldu. Burjuvazinin zarara uğramasını önlemek adına oteller, AVM’ler, fabrikalar hiçbir önlem alınmadan çalışan işçilerin canı pahasına kapatılmazken, öğrenciler için hiçbir alternatif ortaya konulmadan okullar bir çırpıda kapatılabilmiştir. Öğrencilerin eğitimden kopmasını önleme iddiasıyla ortaya sürülen online eğitime dayanan “EBA” isimli program ise bir alternatif olmaktan oldukça uzaktır. Bu programda verilen eğitimin niteliğinin olmayışı bir yana yoksul öğrencilerin birçoğunun evinde ulaşım araçları olmadığı için bu programa bile erişememektedirler. Pandemi sürecinde öğrenciler, devlet okullarının niteliksiz eğitiminden bile uzak kalmışken, “EBA” denilen niteliksiz-verimsiz “eğitim programına” mahkum olmuşken egemen azınlığa mensup öğrenciler özel derslerle, dershanelerle vb. araçlarla eğitime erişmeye devam etmiştir. Hatta biliniyor ki birçok özel okul bu süreçte kapanmamış ve öğrencilerine ders vermeye devam etmiştir. Burjuva çocuklarının bu süreçte yoksul halk çocukları gibi eğitimden kopmak gibi bir sorunu olmamıştır. Zengin öğrencilerle, yoksul öğrenciler arasındaki imkanlar noktasındaki makas daha da açılmış, eşitsizlik neredeyse burjuva kesimlerin bile inkâr edemeyeceği bir boyuta ulaşmıştır. Bu anlamıyla eğitim alanında yaşananlar vesilesiyle bir kez daha görüyoruz ki virüs salgını tüm “insanlığı” değil, yoksulları vurmuştur.

“GECENİN EN KARANLIK ANI, AYDINLIĞA EN YAKIN ANDIR”

Bugün okulların kademeli olarak açılmaya başlaması da elbette eğitimde büyüyen eşitsizliği azaltmayacaktır. Devlet hemen hiçbir önlemi almadan okulları açmaya başlamasıyla emekçi çocukları, hastalığa yakalanma korkusuyla niteliksiz eğitimini sürdürmeye çalışacak, egemen azınlığa mensup öğrenciler ise geniş ve ferah sınıflarında hiçbir endişe taşımadan en iyi imkanlardan faydalanmaya devam edecektir. Bu tablonun yoksul halk çocuklarına sunulan geleceksizliği büyüteceği açıktır. Bu tabloyu yaratan koronavirüs değil, sistemin kendisidir. Sistem karakteri gereği yalnızca bir avuç zengin sınıfın çıkarlarını esas aldığı içindir ki hayatın her alanında olduğu gibi eğitimde de derin bir eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. Pekâlâ alınacak önlemlerle, salgının yoksul halk çocuklarının eğitimini bu derece etkilemesinin önü alınabilecekken bu önlemler egemen sınıfların halkı sömürerek elde ettiği kârın bir kısmından feragat etmesini gerektirdiği için alınmamaktadır. Sistem yoksulların yaşamının-geleceğinin umrunda olmadığını bir kez daha göstermiştir. Dolayısıyla, yalnız eğitimde değil hayatın her alanında eşitsizlikleri ortadan kaldırmak; burjuva-feodal sisteme saldırmakla ve onu yıkmakla mümkün olacaktır. Sistemin geleceği adına emekçilerin, halk gençliğinin geleceği karartılmakta, açlık ve sefalet düzeninin işsizler ordusu saflarını sıklaştırmaktadır. Buna dur demenin tek yolu ise geleceğin fethi için yarını mücadele ile kurmaktan geçmektedir. Çünkü “gecenin en karanlık anı aynı zamanda aydınlığa en yakın andır.”

benzer haberler