Kadın Üniversiteleri Erkek Egemen İdeolojinin Ürünüdür, Kabul Etmeyeceğiz!

24 Şub 2021
Kadın Üniversitesi İstemiyoruz!

Erkek egemen burjuva-feodal sistem, cinsiyet eşitsizliğini daha da ilerletmek, meşrulaştırmak ve akademileri daha ne kadar niteliksiz hâle dönüştürebiliriz kaygısıyla bir yeni projeye daha imza atıyor: Kadın Üniversiteleri.

Her alanda eşitsizliği katmerleştiren ve kadın düşmanı politika üretmekle mükellef olan erkek egemen devlet hangi ihtiyacın ürünü olarak bu projeyi uygulamak istiyor?

2019 yılında Erdoğan’ın emperyalist ve diğer uşak devletlerin emperyalist-kapitalizmin halini, gidişatını görüştüğü, pazarlıklar yaptığı G-20 zirvesine katılmak için gittiği Japonya’da Mukogawa Kadın Üniversitesi’ni ziyaret etti. Erdoğan, kendisine fahri doktora unvanı veren üniversitede düzenlenen törende yaptığı konuşmada “Kadın Üniversitelerini incelemek suretiyle ülkemde de bunun adımını atacağız” demesiyle Kadın Üniversiteleri projesi gündeme geldi. Daha sonra Ankara’da uluslararası öğrenci mezuniyet töreninde yaptığı bir başka konuşmada ise Japonya’da gördüğü Kadın Üniversiteleri fikrini anlattı ve kürsüde YÖK başkanına “çalışmanı buna göre yap” diyerek tepeden inme emri verdi.  Bu emrin ardından Kadın Üniversiteleri, 26.10.2020’de yayımlanan Resmî Gazete’de 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na girdi ve bu kapsamda sadece kadınların kabul edileceği üniversiteler için akademik birimlerin oluşturulmasına yönelik çalışmalar resmîleşti.

KADIN ÜNİVERSİTELERİ HANGİ AMAÇLA KURULMUŞTUR?

Birkaç yüzyıl geriye gidecek olursak göstermelik insan haklarının, demokrasinin, kadın haklarının, eğitim hakkının gelişmediği hatta tartışmaya kapalı olduğu veya gerek duyulmadığı feodal, ataerkil bir toplum yapısıyla karşılaşırız. Yüksek eğitim kurumları bundan dolayı yalnızca zengin ve erkek olanlara hizmet vermekteydi. O zamanın şartları göz önünde bulundurulduğunda kısmen ilerici bir “niyetle” kurulmuş Kadın Üniversiteleri’nin varlığından söz edebiliriz; lâkin günümüzde insanlığın elde etmiş olduğu haklar, özgürlükler, ilerlemeler; erkek egemen emperyalist-kapitalist dünya düzeninde yaşayan kadınların talepleri, sorunları göz önüne alındığında ise Kadın Üniversiteleri, bu yıkılmaya mahkûm koşulları pekiştirmekte ve gerici niteliktedir. Bugün dünya üzerinde yaklaşık on ülkede (ABD, Bangladeş, Güney Kore, İngiltere, Pakistan, Avustralya, Çin, Hindistan, Afganistan, Japonya) geçmişten bu yana eğitim veren Kadın Üniversiteleri vardır. Tarihte ve günümüzde ihtiyaçları, toplum özellikleri birbirinden farklı olan bu ülkeler benzer veya farklı amaçlarla Kadın Üniversiteleri inşa etmiştir. Tarihsel süreçte bu amaçlar dönemden döneme, bölgeden bölgeye değişiklik göstermekle birlikte şu şekilde sıralanabilir:

-Kadınlara eğitim hakkı verilmediği ya da verilse de uygulamada engellerle karşılaşan kadınları güçlendirmek.

-Dinlerin kadın üzerindeki baskısı ve kadın erkek ayrımının eğitime yansıması.

-Devletlerin uygun gördüğü cinsiyet rollerini benimsemiş kadın yaratmak.

Bu amaçların doğrultusunda kurulmuş dünyadaki bazı Kadın Üniversiteleri’ni incelediğimizde;

ABD’de kadın üniversiteleri, yüz yıl önce yalnızca beyaz ve zengin kadınlara eğitim vermek için kurulmaya başlanmıştır. 2018’den bu yana kadın üniversiteleri sayısı 34’e düşmüştür. Kimisi kapatılmakta kimisi de karma eğitim modeline geçmektedir. Sayısı her geçen gün azalmakta ve heteronormatif yapısından dolayı eleştirilmektedir.

Avustralya’ da belli başlı 6 kadın üniversitesi ya da üniversiteye bağlı lisans düzeyinde kolej bulunuyor. Bunlardan biri (Sidney Üniversitesi) yüz yıl önce kadınların eğitim alabilmeleri için kurulmuş; gerisi Katolik ve diğer mezheplerden Hristiyanların kurduğu dini nitelikli okullardır. Günümüzde Avustralya’daki kadın üniversitelerinin hepsi karma eğitim modelinin bir parçası haline gelmiştir ve kadın araştırmaları merkezi olmuştur.

Bangladeş’te 2008’de kurulmuş 1 tane kadın üniversitesi vardır. Burjuva demokrasisinin ve kapitalizmin neferleri Dünya Bankası, BM ve Bill Gates Vakfı gibi kuruluşların destekçisi olduğu kurumun amacı ise “Asyalı kadın liderler yetiştirmek.”

Çin’de kurulan ilk kadın üniversitesi ise kadınların eğitimini desteklemek için kuruluyor. Sosyalist eğitim modeli geleneksel rolleri kırmaktaydı. Sonraki yıllarda ÇKP’nin kadın kadrolarının yetiştiği ayrıcalıklı bir okul niteliği kazanıyor. 15 yıl boyunca kapatılan okul daha sonra tekrar açılıyor; bu kez kırsal kesimde eğitim olanakları kısıtlı olan genç kadınların eğitimi ile yaşam koşulları nedeniyle eğitimine devam edememiş ileri yaştaki kadınların eğitimine ağırlık veriliyordu.

Güney Kore’de kadın üniversitelerinin bir bölümü Hristiyan okullarıdır. Bu okulların çoğu karma eğitime geçmiştir. Sookmung Kadın Üniversitesi 1906’de Kore İmparatoriçesi tarafından “ataerkil düzende geleneksel rollere uygun, ulus inşası için gerekli kadınlar yetiştirmek” için kuruldu.

Hindistan’da dinsel amaçla kurulan kadın üniversitelerinin yanında sömürgecilik ve ataerkiye karşı olan okullar da kurulmuştur.

İngiltere’de birkaçı dışında hepsi çoktan karma eğitime geçmiştir.

Kanada’da bulunan kadın üniversiteleri de çoktan karma eğitime geçmiştir. Bugün yalnızca 1 tane kadın üniversitesi vardır. O da Katolik kurumdur. Okulda yalnızca “pembe” bölümler (toplumsal cinsiyet rollerinin kadına dayattığı bölümler) vardır. Doğa bilimleri, mühendislik gibi alanlarda eğitim verilmemektedir.

Erdoğan’ın örnek aldığı Japonya’da ise 800’ün üzerindeki üniversitelerin 80’i kadın üniversitesi. (En çok kadın üniversitesi bulunduran ülke) Tarihsel olarak uzun yıllar feodal ve dışa kapalı bir yapının egemenliğinde kalan Japonya’da 1860’lara dek hüküm süren samuray geleneğine göre kadının yeri evi, çocukları ve kocasının yanı olmuştur. Meiji Restorasyonu’na dek kadınların toplumsal hayattaki yeri sıfıra yakındı. Zamanın Japon İmparatoriçesi’nin himayesinde ilk defa 1871’de Amerika’ya okumaya giden bir grup kız öğrencinin misyonu bile, aydınlanmaktan ziyade, annelik görevini öne çıkaracak şekilde “geri döndüklerinde Japonya’yı yönetecek erkeklerin yetişmesine yardımcı olmak” olarak belirlenmişti.  Umeko Tsuda’nın 1900 yılında Japonya’ya geri döndüğünde Tokyo’da kurduğu, İngilizce eğitim veren özel Tsuda Üniversitesi de bu tür kadın üniversitelerinden biri. Ancak o dönemin şartları gereği seçme ve seçilme hakkı başta olmak üzere pek çok haktan mahrum olan Japon kadınlar için Tsuda’nın öngördüğü eğitim modeli, “zarif, her istenileni yapan makbul kadın” yetiştirmekti. Japon muhafazakarlığı kadın erkek eşitliğini yok sayar. Kadın üniversiteleri bu eşitsizliğin yeniden üretiminde önemli rol üstlenmiştir. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesine kadar kültürel olarak kadınların üniversiteye gitmesi yasak ve uygun görülmezdi. Bu hak yalnızca erkeklere verilmişti. Savaş sonrası yalnızca kadınların gittiği, adları kadın üniversiteleri olan eğitim kurumları oluşturulmuş. Çoğu eskiden yüksek okul statüsünde olan eğitim kurumları savaş sonrasında üniversitelere dönüştürülmüş ve kadınlara tahsis edilmiştir. Japonya’da kadın üniversitelerine ilgi gösteren kadın öğrenci sayısında belirgin bir düşme vardır. Ülkenin en eski kadın üniversitesi olan Tokyo’daki Ochanomizu Üniversitesi, Times Higher Education’ın 2019 yılı için yaptığı sıralamada dünyadaki ilk 1000 üniversite arasında yer almamaktadır. Bir başka kadın üniversitesi olan yine Tokyo’daki Showa Kadın Üniversitesi, öğrenci sayısı giderek azaldığı için kampüsünü liselere ve üniversitelere kiraya vermektedir. Bu kadar çok kadın üniversitesinin varlığına karşın; Japonya, cinsel eşitlik ve adalette çok geride. Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporu’na dahil olan 149 ülke içinde Japonya 110’uncu sırada yer alıyor. Aynı rapora göre Japonya’da kadınlar “eğitime erişebilirlik” kriterinde dünya sıralamasında 64’üncü “politikaya katılım” ve “ekonomiye katılım” konusunda 127’nci ve 115’inci olarak sınıfta kalıyorlar.

Görüldüğü üzere kadın üniversiteleri dünyada miladını doldurmuş, misyonlarında yazdığı gibi kadınları güçlendirmekten ziyade ataerkil düzeni besleyen bir tercih haline gelmiştir. Heteronormatif ve toplumsal cinsiyet rollerinin kadına ‘uygun’ gördüğü bölümleri sunan, sistemin belirlediği çerçeveye uygun makbul kadın yaratmak vizyonuna sahip bir yapıdadır. AKP-MHP faşist bloğunun hedeflediği model de tam olarak bu olacaktır.

ERKEK EGEMEN DEVLETİN KADIN ÜNİVERSİTELERİNİ KURMAKTAKİ AMACI NEDİR VE BU PROJEYE NEDEN KARŞI OLMALIYIZ?

AKP-MHP faşist bloğunun temsil etmiş olduğu ideoloji, 18 yıldır uygulamış olduğu kadın ve eğitim politikaları kadın üniversiteleri kurmaktaki “amacına” karşı; her alanda ezilenin ezileni kadınların hak ve özgürlüklerini savunmak, düşman politikalara karşı isyanlarını büyütmek, bu isyanı örgütlemek zorunda ve sorumluluğunda oluşumuz ise “neden karşı olmamız gerektiğini” aslında bizlere apaçık bir şekilde göstermektedir. Günümüzde kadınların kurtuluşunun önündeki engel, kadınların karşı cins ile bir arada yaşaması, çalışması, seyahat etmesi, öğrenim görmesi değildir. Yapılmak istenen kadını izole etmektir, “senin yerin burasıdır” demektir. Yani vaat edildiği gibi kadınları güçlendirmez, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine çözüm olmaz. Ayrıca varlığını erkek egemen sistem ile teminat altına alan iktidarın böyle bir gayesi olamaz!

Bunlarla beraber Kadın Üniversitesi’nin kurulmasının ardından, genç kadınlar aile ve toplum baskısıyla bu üniversiteleri ‘tercih’ etmek zorunda kalacaklardır. Zaten hali hazırda eğitim politikaları cinsel kimliklere göre şekillenmişken ve kadınlar ‘kadın işi’ bölümler seçmek zorunda bırakılırken bu eşitsizlik Kadın Üniversiteleriyle beraber daha da derinleşecektir. Kadına yönelik tacizin, tecavüzün, şiddetin ve cinayetlerin suçlusu kadınlar bulunurken; hangi saatte nerede olunması ne giyileceği, ne içileceği bu suçların nedenleri olarak sıralanıyor, Kadın Üniversitesi’nde okumamak da bu nedenlerin içine girecektir. Erkek egemen sistem cinsel ve sınıfsal sömürüyü katmerleştirerek saldırmaya devam ediyor. 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması hala gündemdeyken ve Boğaziçi Üniversitesi’nde LGBTİ+ öğrenciler gözaltına alınıp tutuklanırken, erkek egemen iktidarın kadınların eşit bir şekilde yaşama dahil olmalarını sağlama amacıyla kuracağını iddia ettiği Kadın Üniversiteleri erkek egemen faşist devletin karakteri niteliğinde olacaktır. AKP-MHP faşist bloğu adeta “haremlik selamlık” usulü ile şüphesiz ki önceki ortağı Fetullahçı Cemaat geleneğinin sürdürücüsü olacak, eğitim bilimleri açısından gerici nitelikli, kadın öğrencilerin gerçek taleplerini karşılamayan “kadın üniversitelerini” değil; kadının, erkeğin, LGBTİ+’ların her alanda eşit ve bir arada olduğu özgürce bilgiyi üretebildiği ve paylaşabildiği Özerk-Demokratik Halk Üniversiteleri’ni savunacağız ve yaratacağız.

Kuracağımız Özerk Demokratik Halk Üniversitelerimizde neoliberal politikalara, rant alanına dönmüş kampüslere, kayyum rektörlere, anti- bilimsel, gerici, pedofili, tacizci hocalara geçit vermeyeceğiz.

Her türden fikri tartışabildiğimiz, üniversite bileşenlerinin hiyerarşik yapıya tabi olmaksızın alınan kararlarda söz, yetki karar hakkının ve öğrenci temsilciliğinin olduğu “demokratik”; siyasi iktidarın onay verdiği bilgi ve fikirleri üreten değil, akla ve içinde bulunduğumuz çağa uygun üretimlerin yapıldığı “bilimsel”; sermayeye pazar olmuş, emekçi sınıfın çocuklarının okuyamadığı, ticarethaneye dönüşmüş üniversiteler yerine “parasız”; ilkokuldan bu yana hakim ulus politikalarının sonucu olarak kendi diline yabancılaşmış anadilde eğitim hakkı yıllarca gasp edilmiş öğrencilere “anadilde” eğitim veren Özerk-Demokratik Halk Üniversiteleri kuracağız.

YDG’li Genç Kadın

benzer haberler