Gençler Neden Yozlaşıyor ve Çeteleşiyor?
Günümüzde bu başlığın pratiğini oldukça sık görüyor, yaşıyoruz. Gençler sistemin kirli emellerine alet edilmek isteniyor ve elde tutulmak, ihtiyaç anında kullanılmak için yozlaştırılıyor. Bu, devletin yoksul mahallelerde kullandığı en etkili silah. Devlet mekanizmasının gençleri sistemin gereksinimlerine göre yönlendirmesi, toplumsal değerlerini unutturması durumu, gençlerin kendi grup ve gruplarını oluşturarak çeteleşmesi olarak karşımıza çıkıyor. Bugün kendi belirlediği arkadaş gruplarında bu gerici kültürü yaşayan ve buna uygun şekillenen gençler, devrimcilerden uzaklaşıyor, kopuyor hatta düşmanlaşarak çeteleşiyor. Uyuşturucu, lüks yaşam, yoz kültür, bencilliği pekiştiren durumların vaadi gibi iç içe geçen bu kavramlar yoksul mahallelerde devrimci düşünceye yönelimi frenlemektedir. Devletin sokakları denetimine alarak devrimcilerin bu mahallelerdeki etkinliğini bitirmek istemesi ve hatta devrimcileri tümden imha etmeyi amaçlaması emekçi mahallerinin tarihi kadar eskidir.
Devlet, mücadele karşısındaki görevini yerine getirerek bu oyunda piyon olarak halka saldıranları, kurşun sıkanları karşı devrimci saflarda birleştirmeyi hedefler. İstanbul’un emekçi mahallerinden olan Gülsuyu, geçmişten beri çeşitlenen bu saldırılar karşısında direnerek berrak bir tutum geliştirmiştir. Geçmişten bugüne devrimcilerin aktif faaliyet alanları olan bu mahallelere devlet her dönem fiziki olarak saldırmıştır. Fakat bugün kullandıkları yöntemler daha çok, kültürel dejenerasyon, yozlaştırma ve uyuşturucu olarak karşımıza çıkıyor.
Polisin mahallelere kendi eliyle getirdiği uyuşturucu ile konuşlandırdığı uyuşturucu satıcıları, gençliğe yalnızca vücudunu zehirleyecek bir tüketim nesnesi temin etmiyor. Bu aynı zamanda zihinleri zehirleyen ve usulca en ücra köşelerine işleyen burjuva ideolojisinin pisliğini yayıyor. Bugün egemenler uyuşturucu aracılığıyla emekçi mahalleleri, burjuva ideolojisinin gizli birer çöplüğü olarak kullanmak istemektedir. Çöplük diyoruz çünkü burada yaşananlar, burada yaşayanlara vaat edilen yerlerden duyulmaz ve bilinmez.
Emekçi mahallelerde, kapitalist sistemin her daim herkesin zenginleşebileceğine dair düsturunun çarptığı gerçeklik kişide yıkım yaratır. Kapitalist sistem uyuşturucuyu kişiye bu yıkımı onarabilecek bir şey olarak sunarken aynı zamanda zengin olabileceği hülyalarını renklendirecek bir tüketim nesnesi sağlamış olur. Bu hayaller içerisindeki kişiler için devrimcilik; onların rüyalarının karşısındaki bir gerçeklik olduğu için kabul görmez. Böylece zamanında devrimci olan kişiler dahi örgütsüz kaldığında savrulmakta ve bencillikle bezenmiş hayalleri “kendi gerçekliği” haline gelmekte. Esas gerçeklik olan; kapitalist sistemde asla herkesin –kendisini bu herkes içerisinde görmek istemez- zengin olamayacağı fikrini ise asla kabul etmez. Başarmak onun için basittir. “Her şeyi başarabilirsin yeter ki iste!” Bencilliğe içkin olan bu fikir kişide yer ettikçe gerçekliğe yani proletaryanın bilimsel ideolojisine ve bununla birlikte devrimcilere dahi düşmanlaşacaktır. Böylelikle egemenler, sınıfsal çelişkilerin keskin olduğu bu mahallelerden kendisine yönelecek olan en etkili silahları yeniden biçimlendirerek düşmanına yani onları yerinden edecek olan devrimcilere yöneltirler.
Devlet devrimcileri katletmek için yaygınlaştırdığı uyuşturucu kullanımıyla kendine fedailer yaratır. Dün devrimcilerin yanında yer alan fakat düşman güçlendiğinde saf değiştirenler dost dediği kişilere kurşun sıkmaktadır. Geçmişte eylemlerde kitlelere ateş edebilme cesaretini kendinde bulan halk düşmanları bu mahallelerin devrimci kuvvetiyle hak ettikleri cevabı almıştır.
Hasan Ferit Gedik, Cebrail Günebakan, Sinan Sağır, Ayşe Deniz Karacagil Gülsuyu’nda uyuşturucunun toplumsal etkilerini öngörmüşlerdir ve mücadelelerinde karşı devrimci saldırılara uğramışlardır. Hasan Ferit Gedik, çetelerin saldırısı sonucu mahallemizde şehit düşmü; Cebrail Günebakan, yine bu saldırıları yaşayan ve çetelerle savaşmıştı; Sinan Sağır (Rojava’da şehit düştü), afiş çalışması sırasında mahallemizde çeteler tarafından vurularak yaralanmıştı; Ayşe Deniz Karacagil, yine mahallemizde Gezi Direnişi sırasında, bulunduğu ESP bürosunda çetelerin saldırısına uğrayarak yaralanmıştı. Ve daha sayamadığımız nice saldırılar yaşanmıştır Gülsuyu’nda…
Bizler biliyoruz ki bu saldırıları boşa çıkartacak olan biziz ve biz bunu yapacağız! Tükenmeyen, yenilmeyen devrimci düşünce; her zaman ufak bir tohumdan fidan olarak filizlenen devrimci mücadele; emekçi mahalleleri kızıllaştıracaktır. Devrimcilere yakışır şekilde mücadele ederek yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Karşı devrimci güçlere, çeteleşmeye, yozlaştırma politikalarına karşı devrimci mücadeleyi yükselteceğiz.
Bu mahallelerin kuruluşundan beri taşına ve toprağına emeğini cömertlikle sunanlar devrimcilerdir. İmkansız hiçbir şey yoktur! Yoksullaştırılan, umutsuzlaştırılan ve uyuşturucu bataklığına sürüklenen emekçi halkımız ve onların evlatları, egemenlere karşı devrimci saflarda örgütlenerek bu saldırılara karşı en sert cevabı vereceklerdir.
Gülsuyu’ndan Bir YDG Okuru