Gençliğin Öfkesi Sömürenleri Sarsacak

06 Şub 2022

GENÇLİĞİN ÖFKESİ SÖMÜRENLERİ SARSACAK

Burjuva-feodal sistemin yarattığı sömürü düzeni bugün yoksulluk ve sefalet ile geniş halk kitlelerini kuşatmaktadır. Hemen hemen tüm alanlarda kitlesel tepkinin ve öfkenin biriktiğini görmekteyiz. Yönetememe krizi gittikçe derinleşmekte ve hakim sınıflar krizden çıkmak adına her türlü sömürü ve baskıyı alabildiğine uygulamaktadır. Halk kitleleri içerisinde birçok hak gaspı yaşanmaktadır. Kitlelerin en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı bugünkü durumda hakim sınıf ve temsilcileri baskı ve sömürü düzenini pekiştirmek ve kalıcılaştırmak için çırpınıp duruyor. Öyle ki yaşanan bu siyasal kriz ve beraberindeki ekonomik krizin tüm faturası ve yükü yoksul halkın sırtına yüklenmiş durumda. Her gün yapılan zamlar, yaşam pahalılığı, işsizlik ve bir bütün geleceksizlik yoksul halkın “alın yazısı” haline getirildi. “Alın yazısına” karşı öfke ise bugün yaşanacak en meşru isyanları bağrında taşımaktadır.

GELECEKSİZLİK GÖKKUBE GİBİ SARMAKTA

Pandemiden önce 2019’da yılında hakim sınıfların krizi kendisini hissettirmekte ve toplumsal mücadele yayılmaktaydı. Koronavirüs salgının ortaya çıkışıyla birlikte virüsü anlamlandırmak ve gerçekliğine hakim olmak pek de uzun bir süre dilimini içermedi. Virüsün ortaya çıkışıyla birlikte toplumsal yaşam büyük oranda durmuş ancak emekçi halk için bu mümkün olmamıştı. Sistemin sömürü çarkı her daim çalışmalı ve kâr etmeliydi. Bu yüzden en çok çalışan ve en çok yaşamını yitiren emekçi halkın kendisi oldu. “Normalleşme” tartışmaları sürerken, çoktan fabrikaların bacaları tütmeye, sömürü düzeninin bekası için çalışmaya devam etti. Emperyalist-kapitalist sistem de elbette koronavirüsün etkisinde kendi payına düşeni aldı. Üretimin sömürü merkezlerinde durması veya durma noktasına gelmesi kâğıttan kalelerini sarsmış ve daha fazla saldırganlaşmışlardır. Öyle ki emperyalist merkezlerde savaş tamtamları bugün daha yüksek sesle çalmaya devam ediyor. Emperyalist-kapitalizmin yaşadığı siyasi ve ekonomik krizler bizimki gibi emperyalizme göbekten bağlı ülkelerde daha sert rüzgarlara dönüşmüş ve isyanları beraberinde getirmiştir. Yaşadığımız coğrafyada bugün bunu yakıcı bir biçimde görüyoruz. Yoksulluk ve sefalet halkın isyanının temel dayanağı olmuştur. Bu isyan dalgasını ise geniş bir tabakayı kapsayan gençliğin kendisi oluşturmuştur. Halk gençliği bugün isyanların kıvılcımları olmaktadır.

 

Halk gençliği ile gelecek arasına kalın duvarlar örülmüştür. Fakat gençliğin öfkesinin bu duvarı parçalayacağı aşikardır. Bugün en yoğun saldırılar ise örgütlü mücadelenin üzerine çevrilmektedir. Hakim sınıflar en ufak demokratik taleplere dahi azgınca saldırmakta beis görmemektedir.  Örgütlü mücadeleye dönük bu saldırıların hedefi, halk gençliği ile örgütlü mücadele arasına set kurmak isteminden gelmektedir. Mücadeleden koparmaya, dizginleştirmeye veya engelleme hedefi içeren her politika ise gençliği bireyselliğe ve yalnızlığa itmektedir. Biliyoruz ki sömürenler örgütlü bir halkın gücünden korkmaktadır. Sömürü düzeninin bekası için her mücadelede olduğu gibi gençlik içinde bireyi sorunları içerisinde hapsetmektedir. “Eğer yaşam içerisinde bir sorun varsa, bu sorun bireyin kendi sorunudur” denilerek, sistem yaratmış olduğu sorunları olağanlaştırmaktadır. Herhangi bir hak mücadelesinde hakim sınıfların ilk sarıldığı argüman ise sorunun bu sömürü düzeninde değil, bireyin kendi “başarısızlığında” olduğudur. Gençliğin bu denli yalnızlaşması geleceğe dair umutlarının tükendiği düşüncesi hakim olmaya başlamaktadır.

GENÇLİĞİN ÖFKESİ SÖMÜRENLERİ SARSACAK

Umutsuzluk ve geleceksizlik bugün gençliğin yaşamını kuşatmıştır. Üniversite ve liselerde öğrenci gençlik geleceğe dair çaresizlik içerisindedir. Sınıfta, sokakta, işyerlerinde gençliğin çelişkileri çığ gibi büyüyor. Özellikle birkaç yıldır ülkemizdeki gençler sistemden kaynaklı yaşamına son vermektedir. Üniversite öğrencileri Sibel, Hakan, Enes gençliğin hafızasında güçlü bir yer edindi. Onlar geçinemedikleri, geleceğe dair umudunu kaybettiği, sistemin baskı altına aldığına milyonlarca gençten birkaçı. Yaşamına son veren gençler, sistem için sadece bir sayıdan ibaretken, halk gençliğinin isyanını körüklemekte ve bunu yaratan sisteme karşı çelişkisini derinleştirmektedir. Enes Kara’nın intiharının ardından arkasında bıraktığı video ve mektup birçok sorundan bahsediyordu. Sorunlar ayrı ayrı ele alınabilir. Fakat görünür olan sorun çok berraktır: Sömürü düzeni gençliği geleceksizliğe sürüklüyor, çıkışsız bırakıyor. Bunlar da bir bütün toplumsal sorunlarla iç içedir. Bu yüzden intiharlar bireysel değil, bir bütün topluma içkin ve politiktir. Enes ve birçok genci ölüme sürükleyen çürümüş sistemin kendisidir. Halk gençliği bugün dünden daha fazla öfke biriktirmekte ve yarına isyanı kabarmaktadır. Sömürenlerin korkusu ve kaygısı isyanın onlara yönelmesidir.

 

ÖFKEYİ ÖRGÜTLE, İSYANI YAY, GELECEĞİ KAZAN!

Enes, Sibel, Hakan’ı ölüme sürükleyen sisteme karşı öfkemiz bugün hiç olmadığı kadar diridir. Halk gençliğini çaresizliğe, umutsuzluğa iten gençliğin kendi bireysel sorunları değildir. Sorunları yaratanların adresi apaçık ortadır. Sorunları yaratan, emeğimizi sömüren, geleceğimizi yok eden sömürü düzeninin kendisidir. Sömürü düzenine karşı bugün örgütlenmek ve örgütlü mücadeleyi büyütmek gerekmektedir. Halk gençliği, sistemin istediği gençlik değil kendi geleceğini kendi elleriyle inşa edecektir. Yalnızlığa iten, çaresiz bırakılan gençlik çaresizliği umuda çevirmenin öznesi olmalıdır. İşte o zaman gençliğin öfkesi yönünü bulacaktır.

Tarih ve toplumsal mücadeleler bize göstermiştir: Örgütlü gücü hiçbir kuvvet yenemez. Geleceği yok edilenlerin, sömürülenlerin öfkesi birleştiğinde direniş, sistemin saldırılarına boşa çıkaracaktır. Sistemin bu denli çürümüş, köhnemiş düzenine karşı öfkemizi örgütlemenin, isyanını yaymanın sorumluluğundayız. Halk gençliği dayatılan bu geleceksizliğe mahkum değildir. “Benim sorunum değil” diye ötekileştirdiğimiz her şey sistemin onayladığı ve istediği durumdur. Bugün belki bizim sorunumuz değil ama yarın mutlaka bizim de sorunumuz olacaktır. Sorunların hiçbirini kendimizden bağımsız ele alamayız. Sömürülenlerin, geleceği yok edilenlerin sorunları aynıdır ve daimidir. Bunu tersine çevirecek olan ise mücadeleye omuz vermekten geçmektedir. Hesap sorma bilincini kuşanalım ve mücadeleyi büyütelim!

benzer haberler