İşgale, Faşist Saldırganlığa ve Şovenizm’e Karşı 6 Kasım’da Alanlara!

04 Kas 2019

Faşist diktatörlüğün içeride ve dışarıda ezilenlere ve onların politik dinamiklerine yönelik çok boyutlu bir saldırı dalgasını büyük bir şovenizm kampanyası eşliğinde hayata geçirdiği bir süreçten geçiyoruz. 9 Ekim’de TC’nin emperyalist devletlerle vardığı dolaylı anlaşmadan sonra başlayan işgal saldırısı ile Kürt ulusunun 7 yıldır Rojava’da elde ettiği kazanımların yok edilmesi hedeflenmiştir. ABD ve Rusya’nın izni ile hayata geçen saldırı faşist diktatörlüğün kronikleşen “Kürt düşmanlığı”nın bir sonucudur ve özünde imha, inkar ve baskı ile ulusal kazanımları yerle bir etme hedefi taşımaktadır. Şüphesiz bu işgal sürecinin iklimini kendine payanda eden hakim sınıflar bu süreçte kendi krizlerinin sonucu olarak açığa çıkan siyasi ve ekonomik krizin halkta yarattığı tepki ve öfkeyi perdelemeye çalışmışlardır. Bu süreçte bir dizi yasa ve zam hayata geçirilirken bu atmosfer hakim sınıflar tarafından kullanılmıştır. Kuşkusuz bunda estirilen şovenizm kampanyalarının ciddi etkisi vardır.

Kürt düşmanlığında ortaklaşan ve işgale destek veren egemen sınıf kliklerinin bu ortaklaşmasını egemenler nezdinde Kürt ulusunun kazanımlarının bir “beka” meselesi olarak ele alındığını vurgulamak gerekiyor. Estirilen şoven rüzgar ileri kitleleri ve gençliği de içerisine alarak kitlelerde ciddi bir bilinç bulanıklığı yaratmış “işgal” demek gözaltı gerekçesi olmuş ve işgal harekatı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu işgale karşı Rojava’da Kürt ulusunun gösterdiği direniş, meşru ve haklı bir savaştır. İşgal saldırısının karşısında silahlı bir direniş, bir savunma savaşı örülmek zorundadır ve Kürt ulusu da bunu yapmıştır. Çünkü toprakları işgal saldırısıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum onun meşruiyetinin temelidir.

Böylesi bir süreçte devam eden direnişler ve eylemlikler geri plana düşmüştür. Bunun yerine işgale destek veren yürüyüşler başta üniversiteler olmak üzere birçok yerde hayata geçirilmiştir. İşgale destek adı altında Ankara DTCF’de yapılan yürüyüş faşist saldırıya dönüştürülerek öğrencilere yönelik saldırılar yapılmıştır.  Yine ODTÜ’de de benzer gerekçe ile bir provokasyon yaratılmaya çalışılmış devrimci demokratik öğrencilerin karşı koyuşu ile engellenmiştir. Benzer saldırı ve provokasyonlar Efrin işgali sürecinde de yaşanmış Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri “işgal” dedikleri için tutuklanmışlardı.

Faşizmin üniversiteleri ve gençliği dizginlemek, deyim yerindeyse okullarda dikensiz gül bahçesi yetiştirmek için kullandığı sopalı bekçisi YÖK karşıtı mücadelenin simgesi olan 6 Kasım sürecini içerisinde yer aldığımız güncel konjonktürden bağımsız ele almamak gerekiyor. Nitekim bu işgal saldırısı ve içeride estirilen faşist saldırganlık nasıl toplumsal muhalefeti dizginleme, ezilen Kürt ulusunun  kazanımlarını yok etme, baskı ile diz çöktürme hedefi taşıyorsa; YÖK de hakim sınıfların toplumsal mücadelenin başlıca dinamik alanlarından olan üniversitelerin ve üniversiteli gençlik içerisinde bulunan tüm devrimci potansiyelin ve dinamiklerin sindirilmesinde; ezberci, tekçi, gerici ve anti-bilimsel eğitimin kürsülere yerleştirilmesinde, en demokratik hak taleplerinin dahi yasaklanması vb. bir dizi uygulama ile gençliğe diz çöktürmeyi hedeflemektedir. Her iki saldırı da ezilenlere ve onların mücadelesine, kazanımlarına yöneliktir.

12 Eylül AFC’sinin devrim mücadelesini ezme ve yok etmeye dönük başlattığı harekatın sac ayaklarından biri de YÖK saldırısıdır. YÖK faşist-karşı devrimci misyonuyla, anti demokratik işleviyle, bilimi üniversiteden kapı dışarı edip gençliğe dayattığı paralı-ezberci ve bilimsel eğitimden kopuk eğitim tarzıyla, öğrenci gençliğin değil sermayenin sözcülüğüyle önümüzdeki mücadele sürecinde de üniversite gençliğinin esas gündemi-sorunu olmaya devam edecektir. Esas diyoruz çünkü son yıllarda YÖK’ün işlevi ve YÖK karşıtı mücadeleye dair bir kafa karışıklığı söz konusudur. YÖK yetkilerinin bir bölümünün Cumhurbaşkanlığına devredilmesi vb. gibi yeni uygulamalar genel olarak öğrenci gençlikte özel olarak da onun öncü dinamiklerinde YÖK karşıtlığını silikleştirmiştir. Şüphesiz bu durumun nedenlerinden biri güncel objektif koşullar ve devrimci gençlik mücadelesinin zayıflığı iken esas nedenini bu silikleşme oluşturmaktadır. Burada esas odaklanılması gereken nokta YÖK’ü ideolojik olarak ele alınmasıdır. Onun yüklendiği karşı-devrimci misyon ve işlevi bizleri YÖK’ün nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak tahkim edildiğine götürmektedir. Bugün açısından yapılan kısmi değişiklikler onu esas misyonundan uzaklaştırmamıştır.

Ülkemizde yaşanan yoksulluğun, açlığın, işsizliğin dolaysız biricik sorumlusu olan egemen sınıflar ve onların üniversitelerdeki bekçisi YÖK gençliği en temel haklarından; bilimsel-eşit-parasız eğitim, iş güvencesi ve gelecekten mahrum bırakmaktadır. Zamlar, ekonomik kriz,  ve geleceksizlik cenderesiyle boğuşan gençliğin eğitimini sürdürme koşulu ortadan kalkmıştır. Verilere göre son beş yılda maddi imkansızlıklardan dolayı 1 milyon 115 bin 30  öğrenci okulunu bırakmak zorunda kaldı. Öğrenciler ya işsiz bırakılmış ya da atölyelerde, fabrikalarda, esnek ve güvencesiz çalışma alanlarında vs. sistemin dişlilerinde “istihdam” edilmiştir. Geleceksizlik politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durum ekonomik krizle de birleşerek daha kapsamlı ve sarsıcı bir hal almıştır. Üniversitelerde devrimci-demokrat, ilerici öğrenciler MİT-YÖK işbirliği ile fişlenirken, tecavüzcü hocaların ellerini kollarını sallayarak dolaşması YÖK’ün iki yüzlülüğünü bize çok net göstermiştir. Tüm bu çelişkiler halk gençliğindeki öfkeyi mayalarken bugün işgal saldırısıyla estirilen şoven-milliyetçi dalga ile yoğunlaşan tepkiler egemen sınıf çıkarları doğrultusunda manipüle edilmiştir.

6 Kasım’a egemenlerin şovenizm kampanyası eşliğinde sürdürdüğü işgal saldırısı altında giriyoruz. Bu faşist saldırganlık ve işgal harekatına karşı tüm halk gençliğini isyana, alanlara çağırıyoruz. Gün isyanı örgütlemenin, şovenizme karşı Kürt ulusuyla dayanışmanın günüdür. Bu da ancak örgütlü aktif mücadele ile mümkündür. Çünkü örgütlülük gücümüzdür. Örgütlülük faşizmin korkusudur. Örgütlülük özgürlüktür!

 

-İşgale, Faşist Saldırganlığa ve Şovenizm’e Karşı 6 Kasım’da Alanlara!

-YÖK Kalkacak, Polis Gidecek, Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek!

– Geleceksizliğe Karşı Geleceği Örmek İçin 6 Kasım’da Alanlara!

Yeni Demokrat Gençlik (YDG)

 Kasım 2019

benzer haberler